Pratt & Whitney Canada ve Gulfstream Aerospace Corporation, PW815GA motorlu jette yalnızca sürdürülebilir havacılık yakıtı (SAF) kullanarak gerçekleştirilen ilk transatlantik uçuşu tamamladıklarını duyurdu. Bu, havacılık sektörünün karbon ayak izini azaltma çabaları için önemli bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor.

Sürdürülebilir havacılık için önemli bir adım

Test uçuşunda, ABD’den havalanan Gulfstream G600 iş jeti, İngiltere’ye iniş gerçekleştirdi. Uçaktaki her iki motor da, yaşam döngüsü boyunca fosil yakıttan en az yüzde 70 daha az CO2 emisyonuna sahip bir jet yakıtı olan yüzde 100 HEFA (hidro-processed ester ve yağ asitleri) ile çalıştırıldı.

Bu uçuş, sürdürülebilir havacılık yakıtının (SAF) ticari uçuşlarda gerçek bir seçenek olabileceğini gösteriyor. SAF, geleneksel jet yakıtına kıyasla daha düşük karbon ayak izine sahiptir ve havacılık sektörünün iklim değişikliğiyle mücadele çabalarına önemli bir katkı sağlayabilir.

SAF’ın önemi

Geleneksel jet yakıtının (Jet A Kerosen) aksine SAF, fosil bazlı olmayan hammaddelerden üretildiği için uçakların oluşturduğu karbon etkilerini azaltabilir. SAF’ın çeşitli formları bulunuyor ve bitkisel yağlar, yemeklik yağ artıkları ve belediye çöpleri gibi sürdürülebilir hammaddeler kullanılarak üretilebiliyor.

SAF, yakıt altyapısı veya mevcut uçaklar için yeni bir finansman gerektirmeyen kullanıma hazır bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor. 2030 yılına kadar dünya çapında ticari filoda 47.000 uçağın yer alması beklendiğinden, SAF havacılık sektörünün karbon ayak izini azaltmaya yönelik en doğrudan yolu sunuyor.

SAF üretiminin artırılması gerekiyor

Ancak SAF üretimi halen istenen seviyede değil. Pratt & Whitney’e göre 2050 yılında net sıfır hedeflerine ulaşmak için SAF üretim altyapısına yapılması gereken yatırım 1,1 ila 1,4 trilyon dolar olmalı. 2019’da jet yakıtı talebinin sadece yüzde 0,01’inin SAF tarafından sağlandığını da belirtelim. Bu oranın 2050’ye kadar yüzde 65 seviyesine çıkarılması hedefleniyor.

Pratt & Whitney Canada ve Gulfstream Aerospace Corporation’ın gerçekleştirdiği bu uçuş, sürdürülebilir havacılık yakıtının potansiyelini göstermesi açısından önemli bir adım. SAF üretiminin artırılması ve maliyetinin düşürülmesiyle birlikte, bu yakıtın ticari uçuşlarda yaygın olarak kullanılmasının mümkün olacağı öngörülüyor. Bu da, havacılık sektörünün iklim değişikliğiyle mücadele çabalarına önemli bir katkı sağlayacak.