Mars, insanlık için her zaman bir merak konusu olmuştur. Gezegen, Dünya’ya benzer bir boyuta ve kütleye sahip olsa da, çok daha soğuk ve kurak bir iklime sahiptir. Bu durum, Mars’ta yaşam olup olmadığı sorusunu gündeme getirmiştir.

Son yıllarda yapılan araştırmalar, Mars’ta geçmişte yaşam olabileceğini düşündürmektedir. Ancak günümüzde Mars’ta yaşam olup olmadığı bilinmemektedir.

Mars’ta yaşam olup olmadığı bilinmese de, gezegende kalıcı bir koloni kurulması için çalışmalar devam etmektedir. Bu çalışmalarda, Mars’ta kendi kendine yetebilen bir ekosistemin kurulması önemli bir rol oynamaktadır.

Biyorejeneratif yaşam destek sistemleri, Mars’ta kendi kendine yetebilen bir ekosistem kurulmasına olanak tanıyan teknolojilerdir. Bu sistemler, atıkları geri dönüştürerek ve gıda, su ve oksijen üreterek insan yaşamını destekler.

Biyorejeneratif yaşam destek sistemleri, 1920’lerden beri geliştirilmektedir. Bu sistemlerin ilk örnekleri, kapalı ortamlarda çalışan astronotlar için tasarlanmıştır.

1987 yılında, Airbus’ta çalışan uzay mühendisi Claude Chipaux, MELiSSA adında tamamen yeni bir biyorejeneratif yaşam destek sistemi kurmayı önerdi. MELiSSA, BIOS ve CELSS öncüllerinden farklı olarak bakteri türlerine odaklanıyor.

MELiSSA sistemi, 14 ülke ve 50’den fazla enstitü, üniversite ve şirket tarafından desteklenen devasa bir girişime dönüşmüştür.

2016 yılında, Elon Musk’ın Mars’ta kalıcı bir koloni kurma fikri, biyorejeneratif yaşam destek sistemlerine olan ilgiyi yeniden canlandırdı.

NASA, 2017 yılında, gelecekteki bir Mars kolonisi için deneme niteliği taşıyan bir biyosistem inşa etmek amacıyla Uzayda Biyolojik Mühendislik Uygulama Merkezi’ni (CUBES) kurdu.

CUBES projesi, Mars’ta yetişebilecek bitki türlerinin belirlenmesi ve gıda üretim yöntemlerinin geliştirilmesi gibi konularda çalışmalar yürütmektedir. Mars’ta kendi kendine yetebilen bir ekosistem kurmak, zor ama imkansız bir hedef değildir. Mevcut teknolojilerin geliştirilmesi ve yeni teknolojilerin geliştirilmesi ile bu hedefe ulaşmak mümkün olacaktır.