Türk Kızılay Başkanı Fatma Meriç Yılmaz, Türkiye’nin sağlık alanındaki bağımsızlığını güçlendirecek ve hayati risk teşkil eden ilaçlara erişimi kolaylaştıracak kritik bir projeyi duyurdu: Plazma fraksiyonasyonu tesisi Türkiye’ye kurulacak. Bu dev yatırım, Kızılay’ın yıllardır süregelen güvenli kan temini çalışmalarının bir uzantısı olarak, toplanan plazmaları son derece yaşamsal ilaçlara dönüştürecek. Yalnızca 9 ülkede bulunan bu ileri teknolojiye sahip tesis sayesinde, özellikle immün yetmezliği olan çocuklarımızın şifaya kavuşma süreçleri hızlanacak. Bu proje, Türkiye’nin sağlık sektöründeki dışa bağımlılığını azaltacak ve ulusal güvenliği pekiştirecek kesin bir adımdır.
Kızılay’ın Misyonu ve Güvenli Kan Temini
Türk Kızılay Başkanı Fatma Meriç Yılmaz, Kızılay’ın Etimesgut Yerleşkesi’nde medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda, kurumun geniş kapsamlı çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türk Kızılay’ın 157 yaşında bir kurum olarak, Türkiye’nin dört bir tarafındaki şubeleri ve temsilcilikleri ile tamamen gönüllü yapılardan oluştuğunu belirten Yılmaz, kurumun ana sorumluluğunun sağlık ve afetlerde beslenme olduğunu vurguladı.
Bu kapsamda, kurumun yılda topladığı 3 milyon kanın 4 laboratuvarda test edildiğini aktaran Yılmaz, “Kanı güvenli, gönüllü bir şekilde almak ve o güvenlik zincirini hiç bozmadan hastanelere teslim etmek durumundayız. Ve şunu bir hekim olarak gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorum ki, 2005 yılından bu tarafa, NAT testinin devreye girmesinden sonra ‘Kan nedeniyle HCV bulaştı, AIDS bulaştı’ gibi bir habere rastlamazsınız. Çünkü Güvenli Kan Temini projesinin en önemli avantajı budur,” diye konuştu. Yılmaz, Kızılay’ın Türkiye genelindeki 513 şubesi aracılığıyla sosyal hizmet sunduğunu belirterek, ihtiyaç sahiplerinin yıl boyunca buradan destek alabildiğini ifade etti.
Kızılay’ın devletten aldığı bir bütçesinin bulunmadığını, bütün faaliyetlerin bağışçılar ve uluslararası fonlarla yapıldığını anlatan Yılmaz, “Gelir getirici kaynaklar bulmaya çalışarak görevlerimizi yapıyoruz. Bu görevleri 513 şubemiz ve 400 bini aşan gönüllümüzle, milletimizle beraber yapıyoruz. Dolayısıyla biz Kızılayı hep bir ‘İyilik Köprüsü’ olarak tanımlıyoruz. Yardımcı olmak isteyenle yardıma ihtiyacı olan arasındaki bir iyilik köprüsü,” dedi. Yılmaz, Kızılay’ın geçen yıl 13 milyonu yurt dışında, 34 milyonu ise yurt içinde olmak üzere toplam 47 milyon kişiye yardım ulaştırdığını söyledi. Uluslararası Kızılay Kızılhaç Federasyonu’nda 192 Kızılay veya Kızılhaç Cemiyetinin bulunduğunu anımsatan Yılmaz, yayımlanan 2024 istatistiğine göre Türk Kızılay’ın 192 cemiyet arasında en fazla ülkeye ve insana yardım ulaştıran, en fazla maddi yardım yapan kurum olduğunu kesin bir şekilde dile getirdi.
Hayati İlaç Üretimi ve Plazma Fraksiyonasyonu Tesisi
Yılmaz, gelecek 3 yıl için ciddi bir stratejik plan çalışması yaptıklarını, afete hazırlık, müdahale ve iyileştirme dönemine ilişkin bir eğitim seferberliği başlatacaklarını aktardı. Kızılay bünyesinde 46 aşevi bulunduğunu hatırlatan Yılmaz, hedeflerinin aşevlerinin sayısını 91’e çıkarmak olduğunu ifade etti. Yılmaz, şubeler eliyle yürütülen Kızılay butiklerini standardize ederek, daha görünür kılmak istediklerini kaydetti.
Türk Kızılay’ın beslenme konusundaki çalışmalarına da değinen Yılmaz, özellikle yoğun bakımda yatan kişiler, kanser hastaları ve Alzheimer hastaları gibi yemek yiyemeyen kişilere yönelik enteral beslenme solüsyonları üzerine odaklandıklarını belirtti. “Kızılay Nova markasıyla şu anda artık bu enteral beslenme ürünlerini üretmeye başladık. Şu anda ruhsatlandırma aşamasında. İki tane solüsyonumuz tamamlanmış durumda. Mercimek çorbası, tarhana çorbası ve ezogelin çorbası da hazırlıyorlar. Ve böylelikle o kişiler yine kıvam olarak içinde hiçbir partikül olmayan ama ısıttıkları bir şeyi çorba içer gibi içebilecekler. Bu bizim için çok kıymetli. Bir bilim kurulu kurduk. Sağlık Bakanlığımızla beraber çalışıyoruz. Yaklaşık bir sene sonra tahmin ediyorum artık ruhsatlandırması bittikten sonra hastalarımız bunlara ulaşmaya başlayabilir olacaklar,” diye konuştu.
Yatırım grubunda yer alan üç projeden ikisinin kan sistemiyle ilgili olduğunu belirten Yılmaz, “Bizim özellikle tedarik zincirinin devamlılığı, güvenli kan temini anlamında kendimizi garantiye almamız lazım. Kan torbasını biz şu anda yurt dışından, Fransa’dan alıyoruz. Yarın Allah korusun başka bir kriz olsa bir nedenle ve biz kan torbasını alamaz hale gelsek Kızılay olarak, Türkiye’deki sağlık sisteminin durması anlamına geliyor. Ameliyatların yapılamaması, yaralıların tedavi edilememesi anlamına geliyor,” dedi. Yılmaz, bu kapsamda Silivri’de Kan Torbası Üretim Fabrikası’nın temellerini attıklarını, çok pahalı bir test olan NAT testini yapmak üzere çalışmalara başladıklarını söyledi.
Kandan elde edilecek kritik ilaçlara ilişkin de çalışmalarının olduğunu anlatan Yılmaz, şunları kaydetti: “Plazma fraksiyonasyonu dediğimiz bir saflaştırma yöntemi var. Bu çok ileri teknoloji gerektiren bir yöntem ve şu anda sadece 9 ülkede var dünya genelinde. Plazmayı bu 9 ülke başka ülkelerden ya da kendi ülkesinden toplayıp ilaca çevirip, çok pahalı bir şekilde bu ilaçları satıyor. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu bu son derece yaşamsal, ulaşılamadığı zaman hayati risk teşkil eden bu plazma fraksiyonasyonu tesisini Türkiye’ye kuruyoruz. Tabii bu çok pahalı bir proje. 500 milyon avro yatırım bedeli gerektiriyor. Güney Koreli bir firmayla ortaklık yapma kararı aldık. Türk plazmasından bu immunoglobulinler olduğunda o immün yetmezlikli çocuklarımız çok daha hızlı bir şekilde şifaya kavuşacaklar.” Bu tesisin kurulması, Türkiye’nin sağlık alanındaki bağımsızlığını kesinlikle güçlendirecek.